Öncelikle güvenlik ihtiyacının temeline ve doğuşuna bakarak başlamak isterim. Aslında güvenlik, yani; kendini güvende hissetme, güvenli bir ortamda olma isteği insanın yaradılışından getirdiği, çeşitli bilim dallarının da üzerinde durduğu temel bir ihtiyaçtır. Ünlü psikolog Abraham MASLOW tarafından oluşturulan ihtiyaçlar hiyerarşisini incelediğimizde Beş kategoriden ele alındığını ve ilk sıradaki fizyolojik temel ihtiyaçlardan hemen sonra, ikinci sırasının da dış faktörlerden kaynaklı tehditlerden korunmak amacıyla “Güvenlik İhtiyacının” oluşturduğunu görebiliriz.
Dünya çapında devletler, insanların en temel gereksinimleri arasında yer alan güvenlik ihtiyacını karşılamak için çeşitli kurum ve kuruluşlar oluşturmuşlar, kendi gereksinimleri doğrultusunda bu kurum ve kuruluşları zamanla biçimlendirmişlerdir. Günümüze gelindiğinde devlet, maliyet açısından üzerinde yük bulunan kamusal görevlerinin birçoğunu özel kesime devretme eğilimi içine girmiştir.
Ülkemizde özel güvenliğin tarihi ise ilk defa 1981 yılında, Türkiye’nin içinde bulunduğu durum gerekçesi ile 2495 sayılı Kanunla bazı kurum ve kuruluşlarda özel güvenlik birimlerinin kurulmasıyla başlamıştır. Daha sonrasında gelişen ve değişen şartlar da göz önüne alınarak 2004 yılında yayımlanan “5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun” ile bugünkü şeklini almıştır.
Özel güvenlik hizmetleri, genel kolluğa yasalarla verilen asli görevler dışında kalan ve kamu düzeni dışında özel bir amaca hizmet eden kamu ya da özele ait yerlerin güvenlik önlemlerinin alınması amacıyla ortaya çıkmış, genel kolluğa yardımcı nitelikte bir kurumdur. Daha basit anlamda, genel kolluğun yetişemediği alanlarda tamamlayıcı rol üstlenmiş ve suçun önlenmesi amacıyla genel güvenliğe entegre olmuştur. Bugün baktığımızda, bir alış-veriş merkezi girişinde, bankalarda, sitelerde, kamuya ait park ve bahçelerde, iş merkezi ve fabrikalar gibi birçok alanda görev alan özel güvenlik görevlilerini görmekteyiz. Ayrıca bu husus, genel kolluğun emniyet, asayiş hizmetlerine daha hızlı reaksiyon gösterip asıl işlerine odaklanmasını da sağlamaktadır.
10/6/2004 tarihli ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ile birlikte özel güvenlik anlayışı yeniden düzenlenmiştir. Bu kanun ile birlikte özel güvenlik hizmetlerinden faydalanmak isteyen kurum/kuruluşlara özel güvenlik şirketlerinden hizmet almaları veya kendi bünyelerinde özel güvenlik birimi kurmaları zorunluluğu getirilmiştir. Özetleyecek olursam, bir iş merkezi olarak düşündüğümüzü farz edelim; bina güvenliğini sağlamanız için ya kendi bünyenizde bir özel güvenlik birimi oluşturup Valilik Makamına gerekli izinler ve bürokratik işlemlerin takibi için başvurmanız gerekmekte, ya da İç İşleri Bakanlığınca Faaliyet İzni verilmiş ve bu alanda ihtisaslaşmış bir Özel Güvenlik Şirketinden hizmet alımı yoluyla tercihinizi yapmanız gerekmektedir.
Günümüzde güvenlik sektörü, yıldan yıla istihdam artışı gösteren, hızla büyüyen bir sektör haline gelmiştir. Ülkemizde 489 adet Özel Güvenlik Eğitim Kurumu ve 1277 adet Özel Güvenlik Şirketi bulunmaktadır. Hali hazırda şuan Ülkemizde 1,5 milyona yakın özel güvenlik kimliği olan kişi mevcuttur. Ancak bu sayıdan aktif olarak çalışan kişi 290 bin civarında olsa da özel güvenlik personellerine yeteri kadar değer verilmediğini gözlemlemekle birlikte, hem sosyal hem de ekonomik olarak iyi şartlara sahip olamadıklarını üzülerek söylemeliyiz. Bunun yolu, kanun koyucunun kanuna ekleyeceği maddeler ile özel güvenlik personellerinin maaşlarına, bir alt taban aylığı belirleyerek, asgari ücretten yüksek ve özel güvenlik personelini motive edici bir rakam olması gerekliliğidir. Aksi takdirde eğitim alarak yetiştirilmiş personellerin, vasıfsız işlerden farklı bir kategoride olan bu sektörü, daha iyi bir seviyeye taşıması pek mümkün olmayacaktır.
Eyüp Eken